www.islamastrolojisi.com "Adalet denge ve huzurun temelidir"

FATİHA EYLEM MANİFESTOSU www.islamastrolojisi.com
1-Etiklik (Eunsü)
2-Müteşekkirlik(Elhamdü)
3-Vicdanilik(ErRahim)
4-Sorumluluk(Yewmiddin)
5-Tevhit(İyyakena)
6-Meşru hedef ve Umutvar olmak(Sırat-ıMustakim)
7-Kimseyi taklit etmemek ve kendin olmak, samimi olmak(Gayrilmağdubi) #KABENİNHAYATŞİFRELERİ KİTABIMDAN ALINTIDIR...

22 Ekim 2014 Çarşamba

Britanya'nın IŞİD'e karşı savaş planı ve işin aslı


Britanya'nın IŞİD'e karşı savaş planı ve işin aslı
Vahabilik, Suudiarabistan ve Britanya arasındaki dansı açıklamıştım önceki yazılarımda. Britanya'nın yapay mezhebi vahabilik üzerinden Orta Doğu'yu Osmanlının elinden alıpta kendisine siyasal entegre etmenin geçmişte Hampher ve Lawrence'la başardığı kurnaz taktiğinin günümüze uyarlanmış halidir IŞİD.
Önce Esad'a karşı savaşacaksınız Suriye halkının yanında diye savaşa götürdüler gençleri, Suriye iç savaşında ÖSO (Özgür Suriye Ordusu)na değil IŞİD'e yönlendirildiler Türkiye'den. IŞİD büyütüldü (sözde Esad'a karşı) ve Suriye savaşı üzerinden. Sonra IŞİD'i ÖSO'ya karşı kullandılar. Şimdi ise biriken ABD TEXAS silah stoklarını IŞİD'i bombalıyoruz diye boş dağların üzerinde patlatacaklar. IŞİD'e Britanya yalandan darbe vuracak. Hem silah sanayi devam edecek, hem Britanya’nın elleri Suudi ve IŞİD ile Orta Doğu'da daha da güçlenecek. Hem de mümkünse Türklerle iş birliği yapan ve kendilerine sırt dönen Kürtlere ceza vermek ve önümüzdeki yıllarda 9 trilyon dolarlık Kürt petrolünün durdurularak, Ceyhan'a sadece çocuk sidiği kadar akması sağlanacak. İşte böyle bu yawş.k Britanya. Bu nedenle İskoç bağımsızlığı çok önemli. Ancak bu ümmetin çoğu cahil üyeleri daha İskoçya neresi Brave Heart (Cesur Yürek filmi) olmasa bu kadar bile bilemeyecekti.
Hükümet'in Britanya'nın bu tutumuna karşı sessiz kalmaması lazım.
Britanya çıkarları olmasaydı Türkleri Anadolu ve Boğazların Ruslara karşı jandarmalık yapmasına izin vermezdi. Ruslara karşı Türkleri ve Çeçenleri destekleyen Britanya siyaseti, Türklere (Geçmişte Osmanlılara karşı) Ermeni ve Yunanlıları destekledi. Yıllarca PKK'nın arkasındaki gizli ellerde Britanya'ya ve Türk derin devletine aitti. Hükümet bunları biliyordu. Sivas Hapishanelerinde işkence hanelerde PKK ruhen kurulmuştu bizzat 12 Eylülcülerle. Nedenlerini Çalınan Hayatlar romanımda anlattım burada da yazmayacağım.
Abdullah Öcalan ve Hükümetin yürüttüğü siyaset Britanya'yı çok korkutmakta. 9 trilyon dolarlık Kürt petrolünün Ceyhan'a akması Londra ve New York petrol borsalarını korkutmakta.
Öcalan ve Hükümet şu an uzlaşmış durumda ve ülkede sosyal, siyasal barışı iki etnik halk arasında sağlamak üzereler. IŞİD bu yüzden Britanya kırbacı olarak da kullanılmakta. Kime karşı Britanya'ya Öcalan'ın emriyle sırt dönen PKK'ya, Rojawa'ya, Irakta İngiliz kuklası yönetimle iş birliğine girmeyen Petrolü Türklerle iş birliği yaparak satmaya kalkan Barzani'ye karşı.
IŞİD'e karşı koalisyon bir masaldır. İngiliz (Britanya) masalıdır.
O Britanya şu an büyük bir korku içinde. Tarihinde hiç bir dönemde bu kadar korku içinde olmadı. Çünkü iç siyasette İskoçya bağımsızlığa koşuyor ve bunu İskoçya'da satılmış hainlerle engellemeye çalışıyor. Dış siyasette ise Erdoğan, Putin ve Obama ile darbe üstüne darbe alıyor. Türkiye, Orta Doğu elinden tamamen kaymak üzere ve sıra İskoçya da.
Evet ABD derin devleti İngiliz kuklasıdır. Obama asla İngiliz kuklası değildir o sadece ABD derin devletinin Monikasından veya Kennedy'i de öldüren Oswald'ın kurşunundan kendisini sakınarak olabildiğince bağımsız ayakta durmaya çalışıyor. Putin Ukrayna'da Nato ile değil Britanya ile mücadele ettiğini çok iyi biliyor ve Obama Ukrayna yüzünden saldırmıyor. Suriye'de ÖSO ile Erdoğanla değil Britanya ile mücadele ettiğini de çok iyi biliyor ve asla Erdoğan'a sataşmıyor.
Kavga çok büyük aslında. Kavganın en büyüğü Britanya Kraliçesi (İllimünati çetesi ile) ile Rusya Federasyonu lideri Putin arasındadır. Putin bu savaşı tek başına kazanamayacağını biliyor bu yüzden Shangai beşlisine, Latin Amerika ülkelerine ve İslam ülkeleriyle Müslümanlarla ilişkilere çok ama çok fazla önem vermekte.

Allah kıyametten sonra başka Evren yaratmaya devam edecek mi ? (Başka evren var mıydı? )


Allah kıyametten sonra başka Evren yaratmaya devam edecek mi ? (Başka evren var mıydı? )
Reenkarnasyon “tekrar doğuş” anlamına gelir ve genelde Hatay Adana bölgesinde çokça görülen insan ruhunun farklı bedenlerde yeniden doğuşu akla gelir hemen.
Bilim sayesinde Allah’ın şimdi içinde yaşadığımız bir uçtan bir uca 13 milyar ışık yılı uzunluğundaki sürekli genişlemekte olan bu evreni Big Bang (Büyük Patlama) ile yarattığını biliyoruz ("Göğü Biz çok sağlam bir şekilde bina ettik/yaptık/inşa ettik/yarattık, onun genişleten de biziz.”(Zariyat, 51/47)).
Daha önceki yazılarımda Kuran'dan yola çıkarak Allah’ın insanı ve evreni neden yarattığını açıklamıştım. Özetle bunu şu sözlerle ifade etmiştim. “Berberim diyorsanız saç kesersiniz, sizden bu beklenir. Öğretmenim diyorsanız öğretmelisiniz, terziyim demek giysiler dikmek vb işler beklenilir sizden. Bu mesleki ahlakın gereğidir. Şimdi Allah bize 99 adım var diyor ve ben ilahınızım diyor. Allah’ın sözünde duran ve vaadine sadık olmasının gereği yaratımı ortaya çıkması gerekir, bu onun ahlakiliğindendir kendini zorunlu değil sorumlu hissettiği için yaratmaktadır. Bu amaçla yarattıkları içinde iradesi özgür bir (KUL) varlık olması ve bu KUL varlığın arınma çabası içinde, zamanla tecrübe sahibi olması, düşünmesi, düşünerek sorumluluklarını yerine getirmesi gerekmekteydi, insanın KULLUĞUNUN Varlığında temel olmasının nedeni anlayabilenler için işte bu noktadır (Allah insanı ve cinleri Kulluk etsinler diye yarattı-Kuran). Aslında Allah’ın elbette bizim KULLUĞUMUZA ihtiyacı yok ancak ahlaklı ve sorumlu insan adalet gereği kendisini yaratan varlığa şükürlerini sunmakla mükelleftir. Şükür sunmak ağzıyla saatlerce robot gibi bir şey hissetmeden Yaratıcının adını sayıklamak değil. Şükür sunmak veya Allaha yaklaşım daha çok versin diye Ya Mucib de değil. Şükür sunmak verilen ne ise o verilenden etrafa ışık olup vermektir. Işığın yedi renkten oluşmasını Fatiha’nın 7 ayetiyle nasıl bağdaştırdığımı takip edenler bilirler. Müslüman verdikçe dağıttıkça Müslümandır aydınlatır güneştir, biriktirdikçe bencilleştikçe ışığı kaybolur ve evrende kara delikleşir ve yutar.
Bu uzun girişten sonra gelelim asıl konuya…
Allah mademki yaratıcıdır, onun yaratımı, ilahlığı, ahlakiliği, sorumlu hissedişi asla part time olmaz olamaz. Çünkü Allah başlangıcı olmayan sonu olmayan zamanın dışında ilahtır. Allah zamandır demek bu noktada hatalıdır. Allah’ı zamana değil zamanı Allah’a bağlamalıyız.
Önemli bir ayet var Kuran'da onu hatırlarsak o zaman Allah’ın Kıyametten sonrada Evren ve Hayat dolayısıyla sınav yaratacak mı anlayabiliriz.
“Onlar, Allah’ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığını, sonra onu nasıl tekrarladığını görmüyorlar mı? Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.” Ankebut 19
Hangi surede olduğunu hatırlamadığım bir ayette de sizden önce nice nesiller gelip geçti ifadesinde onların donanım ve seviye olarak üstün bir çıtayı yakaladığına ama saptıkları için buna rağmen helak olduklarına atıf vardı.
Allah sadece İnsanı ve Adem-Havva’yı kulluk etsin diye yarattı demek yanlıştır zira cinlerinde yaratıldığını bilmekteyiz. CİN’in Cennet, Cenin gibi “saklı”, “Bilinmez” anlamlarından hareket edersek aslında daha bir çok bilmediğimiz bilemediğimiz insan gb kullukla sorumlu tutulmuş varlıklar olduğunu anlamaktayız. “Sığınırım insanların ve Cinlerin şerrindan Allah’a” -Nas Suresi- dendiğinde kimse Uzaylıların cinler olmadığını da iddia edemez.
Dolayısıyla Big Bang’ten yani bu evrenden önce Kıyameti görmüş ve kulluk sınavını tamamlamış olan bir evrenin daha önceden (zaman anlamında Bize göre söylüyorum, çünkü Allah için önce ve sonra yoktur onun için Kuran’da Ebu Leheb daha ölmeden ölmüş gibi yaşananlar anlatılmıştır) yaratılmış olması kuvvetle muhtemeldir.
Yine biz kendi kıyametimizi bu evrende yaşadıktan sonra Allah’ın başka bir evreni yine Big Bang gibi bir sünnetiyle tekrar yaratmayacağını ve yine kulluk sorumluluğu olacak varlıklar yaratmayacağını kimse söyleyemez. Esasen bunu söylemek demek Allah’ın ilahlığını sadece belli bir dönem zaman için geçerli olduğunu da iddia etmek olur.
Zira Allah Part Time Allah değildir o FULL TIME Allah’tır.
İnşallah anlaşılmışımdır…
Düşünenlere selam olsun….

İslamcılığın adaletle imtihanı: Çürüme üzerine bir öz eleştiri


İslamcılığın adaletle imtihanı: Çürüme üzerine bir öz eleştiri
TOKİ'lerin ev sisteminin benzerine Kazakistan'da rastlaşmıştım 1993 yılında. Sovyetler konut sorununu beton blok duvarlarla en fazla 4-5 katlı daha geniş zemine oturan evler yapmış herkese doğal gazlı sıcak sulu ev sağlamış 1952 yılından itibaren. Türkiye'de insanlar bahçedeki çukura kazdıkları foseptiklerle derme çatma sağlıksız konutlarla yaşama savaşı verirken bu sorun batılı ülkelerde toplu konut yapımlarıyla çözülmüş. Peki gerçekten çözülmüş mü?
Kendim ilk defa Başakşehir'de 5. Etap konutlarında oturmaya başlayarak Toplu Konut ne demek tanımış oldum. Özellikle Marmaris'te 12 sene yaşadıktan sonra Toplu konutun ne demek olduğunu hemen anlamadım. Zamanla Başakşehirde şunu gördüm. Her ne kadar Muhafazakar insan kitlelerinin burada yaşasalarda kendilerini elit diye tabir edebileceğimiz çoğu herhangi bir cemaate mensup insanlar. Hemen hemen çoğunun gelirleri Türkiye ortalamasından yüksek. Ancak burada bir getto hayatı sürülmekte. Heryer beton. Sular Vadisi denilen yerin her iki yanına dikilmiş devasa bloklar Vadi manzarasına sahip ancak vadide yürürken kafanızı sağa sola çevirmemenizi tavsiye ederim çünkü her iki taraftada iğrenç beton bloklar birer kibir abidesi gibi durmakta. Bu bloklarda yaşayan muhafazakarların bir çoğunda maddi gücün getirdiği alttan alttan kabaran kibrin örtülmeye çalışıldığı sahte bir tevazu hemen gözünüze çarpıyor. İlk anda vaybe islam böyle yaşanır dediğiniz kişilik ve kimlikler birer birer ıslak tuvalet kağıdı gibi olduğunu anlamanız da uzun sürmüyor.
Geçmişini araştırdığınız bu kimliklerin bir zamanların hızlı islamcıları olduğunu öğrendiğinizde de hayret edemeden duramıyorsunuz. Eskiden yaşamış olduğu ve sahiplendiği değerlere ihanet edercesine paraya tapan bu zihniyetler ağızlarından salya akarcasına Cehape zihniyetini istemiyoruz derken sahte kefenlerinide alıp meydana çıkıvermekteler. 
Bugün IŞİD'in foyasını meydana çıkartan şey İsrail devet terörüne karşı bir şey yapmamış olması iken bu kitlelerin de Paralel devlet mekanizmasına karşı Recep Tayyip Erdoğan'ı desteklemeleri de aynı oranda sahtekar bir destek, yalandan bir tavırdır. 
Ben de Paralel devlet çetesinin Britanya'dan kontrol edildiğini ve emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesi olduğunu düşündüğüm için gittiğim bir kaç gösteri de kefenlerini giyip gelen showmen leri görünce aldandım. Sonra aklıma Menderes için çocuklarını yollarda kurban etmek için yola İsmail gibi 1950'lerde yatıran sahte demokratlar geldi aklıma.
Bu kitlelerinde show'u idi bu. Yalandı ve sahteydi. Çünkü Gazze'de Siyonist bombalarla can veren bebekler yüzünden agresivce sokağa çıkıpta kefen giymediler, gösteri yürüyüşü milyonları bulmadı.
Aklıma yıllar önce 1995'te sorduğum bir soru geldi.
"Türk halkı önce hangisi Türk mü Müslüman mı? Önce Türk mü? Önce Müslüman mı?" bu soruya cevap almam uzun sürmedi. 
Başörtüsü yasakları 28 Şubat'ta arttırılınca insanlar el ele tutuştular ve Edirneden Elazığ'a kadar dünyanın en uzun insan kuyruğunu oluşturdular. O zamanlar Türkiye İsrail, Britanya ve ABD cumhuriyetçi çetesinin elinde oyuncak olduğu için İslami dünya görüşünden herkese baskı uygulanıyordu Pararlelciler hariç.
Ancak aynı halk Abdullah Öcalan İtalya'da bulunduğu ve Türkiye'ye iade edilmediği için iade etmeyen İtalya'yan ürünlerine linç yapıldı, Fiat arabalar yakıldı, İtalyan buzdolapları sokakta tepelendi.
Öcalan'ı kendi ırksal kimliğine tehdit olarak gören o zamanın Türkiyesi ve muhafazakarı devletin verdiği gazla italyan buzdolaplarını arabalarını yakarken kendi inancının simgelerine yapılan saldırılarda mülayip ve hilmet erbabı kesilip ele ele 1000 KM dikliyordu o kadar.
O zamanlar halkın bu tavrına çok kızmıştım. Çünkü Anadolu halkı önce inancına sonra ırksal kimliğine sahip çıkmalıydı ama adaletle.
Allah Türkiye'de bu tavra öyle büyük bir tokat vurdu ki 2001 yılına kadar ülke durulmadı. Krizler ülkeyi mahvetti. Sistemden beslenen ve halkı soyan kapitalist merkez sağcılar, sistemin bekçiliğini iddia edenlerle ortaklaşa çalışan uluslararası faiz lobileri milyarlarca doları bu halktan aldılar.
Şimdi AKP iktidarda. Eğer Gezi ve Britanya'nın son dönem saldırısı olmasaydı ayrıca Merkez sağda yada Saadet partisinde vizyoner ve donanımlı biri olsaydı oyları bölünürdü.
Çünkü;
Yapılan onca duble yol ve TOKİ binalarına rağmen Parti'ye yakın duran isimlerin zenginleştikleri ortada. Bu zenginleşmeden büyük paylar alan bu kitleler AKP'nin sahte kefen giyicileri, müteahhitleri, yiyicileri, eskiden DYP ve ANAP'ta yiyen bu çevreler AKP'de yiyici PATRONLARI oluşturdular. Partiye yakın olanlar Belediye'lerde kolayca iş buldular, bunlar yakın akrabalarına Toplu konutlarda ki gelişmeleri haber vererek hem onları Jentrfikeyşın'la nemalanır. ( Türkçesi olmayan bir kelime: Devlet milletin tapulu evlerini değerinden veya altından kamulaştırır, bedelini verir ya da yaptırdığı evleri ona uzun yıllara yayılan borçlarla o bedeli düşerek daire satar, o kişiler o muhitte yaşayamaz o borcu ödeyemez ve o evi borcuyla satıp başka bir varoşa yerleşir, ABD'de olmuş yaşanmış durumlar). Sonuçta sistemden 80 sene Cehape zihniyetliler nemalanmıştır biraz da biz nemalanalım vardır işin ucunda.
İşte şimdiki soru şu?
"Muhafazakârlar, Gelenekseller, Cemaatçiler, Kurancılar, Kuranlılar ne kadar Müslüman?"
Ortaya hiç te güzel bir tablo çıkmıyor.
(Sosyal Demokrat düşünceden bir Müslüman olmama rağmen kedimi de bunun içine katarak söylüyorum)
Şu an eskinin ezilen kitleleri yeni Beyaz Müslümanları oluşturduk.
Kafa olarak kendimizi en sağlam Müslüman sanıyoruz hepimiz. Kendimizi asla sorgulamıyoruz. Kıyas olarak Allahın kitabının ilkeleriyle değil kendimizi veya cemaatimizi diğer cemaatlerle kıyaslıyor yada Cehape zihniyetlilerle kıyaslıyoruz. 
Bu durumda ortaya kibirli bir Yahudi Müslüman’ı çıkıyoruz. Elit, şık elbiseli, İslam’ın bütün nimetlerini üzerinde taşıyan ehli dünya olduğunun farkında asla olamayan, kendisini eleştirenlerden kaçan stres hapları kullanan acayip abuk sabuk bir tip olduk son 10 yılda. 
Bizler böyle bir tip ve görüntü oluşturduğumuzun farkında değiliz. Sosyal, siyasal ve ekonomik şartların değişime uğrattığı acayip Müslüman kitleler olduk. 
İnsanlar Kuran'ı okumasalar sırf biz Müslümanların hal tavır ve hareketlerine bakarak İslam’dan iğrenir. Sadece IŞİD'e ve her gün türeyen ve kendini Mehdi ilan eden sahte halife Peygamber bozuntularına bakın Allah aşkına. 
Ne bu halimiz bizim yahu? Sadece Emperyalistlere saldırarak, paralel iş birlikçilere çamur atarak, kendi ellerimizin ne kadar kirlendiğini hiç görmüyor muyuz?
10 katta ki TOKİ evimizden bir firavun edasıyla vadiyi seyretmeyi ve egomuzu şişirmeyi bırakalım artık adam gibi vahyin ilkleriyle ya arınma çabasına girelim yada bırakalım İslamcılık oynamayı.
Kendimize yalan söylemeyelim.
Kapitalist sistemde kalkınmak siyasi ahlaktan taviz vermeden mümkün değildir. Bundan en çok Adalet ve Vicdan yara alır...