www.islamastrolojisi.com "Adalet denge ve huzurun temelidir"

FATİHA EYLEM MANİFESTOSU www.islamastrolojisi.com
1-Etiklik (Eunsü)
2-Müteşekkirlik(Elhamdü)
3-Vicdanilik(ErRahim)
4-Sorumluluk(Yewmiddin)
5-Tevhit(İyyakena)
6-Meşru hedef ve Umutvar olmak(Sırat-ıMustakim)
7-Kimseyi taklit etmemek ve kendin olmak, samimi olmak(Gayrilmağdubi) #KABENİNHAYATŞİFRELERİ KİTABIMDAN ALINTIDIR...

21 Aralık 2015 Pazartesi

CEBRAİL'İN GÖZYAŞLARI

Bu kitabı yazmaya karar verdiğimde yıl 2009'du. Çünkü Avustralya'da çekilen ve konusu Cebrail olan Gabriel adlı film'de Hristiyan inanç sisteminin sadece Hz İsa'nın, Allah'ın değil Melek Cebrail anlayış ve tasavvuruna ne denli büyük bir yanlışla baktığını gördüm. 

Cebrail ve diğer inanç konularında Batı yapmış olduğu filmlerle bizimde gençlerimizin fabrika ayarlarını bozmakta, maalesef İslam Dünyasının belli kesimlerinin hala sinema, edebiyat ve sanata müziğe günah veya haram gözüyle bakması bu sektörün yani iletişim sektörünün tebliğler konusunda büyük darbe yemesine yol açmakta. 

Gerçek hayat öyküleri elbette bir çok okuru veya izleyiciyi çekmekte. Ancak günümüzde kurgu türü resimde ABSTRAK ( Soyut ) türü gibi sınırsız kapılar açmakta. Soyut resim nasıl ki büyük bir zenginlikse sinemada kurgusal ürünler ise ucu açık bir tebliğ yönü varken İslam dünyası deyim yerindeyse maalesef bu konuda nal toplamakta...

Neden bu kitap bukadar gecikti?

Çünkü bu kitabın bu haliyle basılmasını bir ok yayın evi istemedi. Çünkü kitapta konuşması yasak olan kendinden konuşması engellenmiş olan Hz Cebrail'in Ademle başlayan ve Hz Muhammed'e kadar devam eden serüveninde peygamberleri ve misyonlarını gözlemlemesi ele alınmakta ve "BEN" anlatıcı dediğimiz format ta olmakta. Bu duru aslında konuşması yasak olduğu düşünülen bir meleğin düşüncesini romansı bir şekil de anlatmaya çalışması yayın evlerini ürküttü.

Biri hariç...

Mola Yayınevi ve sahibi Celalettin Aksu Kitabın içinden Sosyal Medya'da paylaştığım küçük bölümleri çok sevdi, kitabın adını da sevdi. Kitabın tamamını Word olarak ona yolladım. Kitabı ve içeriğini çok beğendi. BEN anlatıcıda onunda bazı tereddütleri vardı ama açıklamamı dinlendikten sonra bana hak verdi. Büyük bir heyecanla kitabı tashih ettirdi. Aslında bende çok heyecanlıydım. Kapağı mükemmel bir şekilde hazırlattı. Ön kapakta adım yer almadı. Çünkü bu şekilde kitabın BEN anlatıcısıyla uyumlu olması sağlandı. Bu verilmek istenen gizemli mesajların verilmesine katkı sağlayacaktı.
Sonunda kitap ete kemiğe büründü ve basıldı. Bugün bandrolleri yapıştırılmakta. Önümüzdeki hafta (21.12.2015) te inşallah dağıtıma başlanacak.

Bu kitapla ilgili daha fazla bilgi vermeyim içinde bir çok sürpriz sizi bekliyor..


CEBRAİL'İN GÖZYAŞLARI

9 Eylül 2015 Çarşamba

VAV GİBİ SEVEBİLMEK VE YAZAR YAVUZ SELİM PINARBAŞI

Yazar Yavuz Selim PINARBAŞI muhteşem bir esere imza atmış. Kalemine sağlık PINARBAŞI. Bu eser Aşka ve Kulluğa 360 derece DÜŞÜNSEL ve SORUMLU bir TAVAF yaparak yaklaşmış. Aşkı şirke taşımamış ve onu şeytanın tuzağına düşürmemiş. Tarif edilen aşk İlahi parametreler arasında ele alınmış.
Aşağıda bu güzel kitabın bazı satırlarını sizlerle paylaşıyorum.

VAV GİBİ SEVİLMEK Muhabbetten Muhammed oldu hasıl, Muhammedsiz muhabbetten ne hasıl, Vav bir Nuh’un gemisi idi, binen kurtuldu.

AŞKIN VAV HALİ

Ahir ömründe yolunu şaşıran beşerin yeniden
ruhunu ve bedenini keşfetmesi ile
benliğini fark edip bir zamanlar düştüğü
hata ve çukurları görerek içinde bulunduğu durumdan
doğrulup kalkması, yoluna devam etmesi
ve özünden uzaklaşıp benliğine yabancılaştığı ölümü
inkar için dünyaya meylettiği ve bunlara aracılık
eden eşyadan ayrılarak ölmeden önce ölmesi.
“Muta kable ente mut (Hadisi Şerif) Ölüme pervane
olup kanat çırpmasıdır, aşkın vav hali.
Sol yanımda ince bir sızı başlar
Seni gördükçe
Ol dalgalar coşar delirir
Vav olup büküldükçe
Vav gibi sevilmek, haline ram olarak sevene
müsavi olarak. Sevgiye layık olarak,
seveni mudmeyn ederek, sevende
dünyayı, ahireti görerek, yönünü aşktan sevdadan
yana dönerek tıpkı Mescid-i Haram’a (Kabe’ye)
dönercesine sevebilmek. Seveni kıyamete dek beklemek
Vav gibi sevilmek, aranılan tuz ekmek
Vav gibi sevilmek, ondan şifa dilemek
Vav gibi sevilmek, gayret sonsuz emek
Vav gibi sevilmek, sevildiğini bilmek
Vav gibi sevilmek, ıstırabı lokmaları yemek
Vav gibi sevilmek, gözlerinde aşkı görmek
Vav gibi sevilmek, yardan şefkat beklemek
Vav gibi sevilmek, onun için feda olmak demek
Bu fedakarane durumlara müstahak olmak
için, Lamelif gibi sevip Vav gibi sevilmeyi beklemek
gerek. Aşktaki hakkı muktesap, bedel ödeyerek
olur.
Hayat ?u 3 şeyle gerçektir;
İMAN
UMUT
SEVGİ
İmanını, sevgini koru yitirme.
Umudunu hep tazele.

KULLUKTA VAV

Dua eden adam figanI Ey Rabbim lütfunda hoş, kahrında Nurundan üfle bu kuluna Aşkın narı yakar kavurur ve küllerimi yarin ayaklarına savurur Kulluğunu vahdaniyetin vav karşısında acz ettim lutfet bana. Aşk-ı mücerretimi dökeyim dökeyim ummanı- na Ey kalpleri evirip çeviren Rabbim! Benim kalbimi vav gibi senin dinin üzerinde sabit kıl. Ya mukallibel kulub Sebbit kalbi âlâ dinike.

KENDİNİZE BİR İYİLİK YAPIN BU HARİKA KİTABI OKUYUN…

30 Haziran 2015 Salı

Doğum Haritası ve İnsan Beyni Arasındaki İlginç Bağlar ( İslam'da Astroloji Doğum Haritası Rehberi )

Doğum haritaları ve insan beyni arasında çok ilginç bağlar var. Astroloji ve doğum haritası ile ilgilenenler bilir, haritalarda 12 adet ev bulunmakta. Bu haritaları yukarı (Gündüz) aşağı (Gece) olarak bölebildiğimiz gibi aynı zamanda MC ve IC olmak üzere ortadan bir çizgiyle bölünce de sağ ve sol olmak üzere ikiye bölebiliyoruz.

Haritayı ortadan dikey ikiye böldüğümüzde tipik bir insan beyni de elde ederiz.
Nasıl mı?

Bilimsel olarak incelediğimizde insan beyninin sağ lobu onun duygusal yönünü ama sol lobunu incelediğimizde onun mantıksal yönünü görüyoruz. Aynı şekilde Doğum haritasının sağ tarafı insanın duygusal yönünü işaret etmektedir. Haritada sol tarfa baktığımızda ise insanın mantıksal yönünü görmekteyiz. Bu itibarla bir kişinin merkürü venüsü marsı jupiteri vb gezegenleri ağırlıklı olarak ne taraftaysa kişinin sağ yada sol beyinli olduğunu da söyleyebiliriz.

İnsanın iletişim evi 3. evdir ve sol taraftadır ve konuşma becerisini ilk öğretimi buradan görebiliriz. 2. Evi para evidir ve sol taraftadır ve kişi para ile olan ilişkisini mantıksal düzlemde oturtmak zorundadır. 11. Ev'de ekip çalışmasını arkadaşlıklarını sosyal ilişkilerini mantıksal düzlemde sol beyinle yürütmelidir. Aynı şekilde 10 Evde kariyer evinde kişi kariyer planlamasını duygusal değil mantıksal götürmesi gerektiğini görebiliyoruz. 12. evde kişinin iç dünyasında hesaplaşmalarını ANALİZLERİNİ ve hayatının sonunu sol beyinle düşünmesi gerektiğini görürüz.

Doğum haritasının sağ tarafını incelediğimizde ilginç bir şekilde sağ beyinle örtüştüğünü görürüz. Mesela aile 4. evde, aşk ve çocuklar sanatsallık 5. evde, evlilik 7. evde, ahiret ve ölüme bakış 8. evde, din ve diyanet konusuda 9. evde sağ tarafta bulunmakta. İnsan namazda secde ettiğinde alnı secde yerine gelirken insan beyninin secde kısmını da oluşturan ön lobu temsilen 9. evde dinle alakası olması çok ilginçtir. Ön lob insanın karar alma mekanizmasını yalan ve doğru arasında seçim yptığı yerin olması da ilginçtir zira bu kısım aynı zamanda kişinin gerçek ve yalan değil sadece aynı zamanda hayat vizyonuna ortaya koyar ki insan başka ülkeleri gezdikçe bu vizyon artar bu da 9. evde temsil edilir. Gerçi bu yazdıklarımı daha iyi anlayacak olanlar ancak Doğum Haritaları konusunda az da olsa bir bilgiye sahip olan astroloji meraklılarıdır ve bu yazdıklarımı herkesin anlamasını da beklemiyorum.

Astroloji meraklıları ve gönüllüleri bu yazıyı dikkatle okurlarsa ne kadar haklı olduğumu göreceklerdir.

İslam'da Astroloji Doğum haritası rehberi adlı kitabımızı ve Kabe'nin Hayat Şifreleri Sembollerin Dili adlı eserimi okuyanlar bu yazıdan daha fazla istifade edeceklerdir.









29 Haziran 2015 Pazartesi

DOĞU TÜRKİSTAN NEDEN ŞİMDİ KIŞKIRTILIYOR? TÜRK DIŞ SİYASETİNE NATO ŞEKİL VERMEKTE

ABD'de yaşayan Rabia Kader bir Cia ajanıdır. İki de bir stratejik zamanlarda Doğu Türkistan'ı adamlarına karıştırıp ayaklandırıp Çin devletiyle Doğu Türkistan’ın papaz olmasına neden oluyor ve Çin devleti’de geri zekalı bir şekilde bu oyuna gelmekte ve Uygurlulara  zulmediyor.

Peki CİA bunu Kadir'e neden yaptırıyor?

Nato’nun hedefinde Türkiye’nin Çin e yaklaşmasına, Füze ve Nükleer silah teknolojisini elde etmesini engelleme stratejisi var. Türkiye’nin Çin’den alacağı füzeleri engelleme stratejisi de var. Olayların görünmeyen yüzünde bular var.

Türkiye'de CİA'nın paralı yada gönüllü faşist ajan yazarlarına da bu konuda kışkırtıcılık yaptırılarak algı operasyonları da yönetilmekte.

Halkımız çabuk galeyana geldiği için özellikle strateji yoksunu MHP olası Hükümetle kuracağı koalisyonda bu stratejiyi kendi tabanına açıklayamayacağı için Çin’den alınacak füze ve Nükleer teknolojilerin ve bağımsız hareket alanı geniş siyasetin uygulanmasının önü kötü bir şekilde tıkanacaktır. Amaç Türkiye’yi Batı blogunda Nato’nun dolayısı ile Londra’nın güdümüde bir ülke konumuna bu çizgiye geri çekmek var.

Yıllar önce Çin’le ilişkileri geliştirmek için Cumhurbaşkanı Gül ÇİN’E gitmeden öncede Rabia Kadir ABD’den adamlarını arayarak Doğu Türkistan’da olaylar başlatmış ve Türk Çin ilişkileri zora sokulmuştu.

Halkımız hemen gaza gelmemeli, olayların stratejik arka planlarını ciddiyetle iyi düşünmeli. Tarih, Dinler Tarihi, Coğrafya, Sosyoloji olmadan Siyaset bilimi iyi anlaşılamaz, Londra siyasetiyle asla baş edilemez. Bunun için çok ciddi birikim edinmek gerek bu birikimse biraz önce bahsettiğim bilim dalları arasından siyaset bilimi üzerinden bağdaştırma yapmak gerek. Şu an İngilizler yer yüzünde siyaset bilmini en sinsice uygulayan ve ABD’li Cumhuriyetçi dogmatikleri ve Siyonist körleri kullanmakta maşa olarak. Kendisini en fazla 007 James Bond’a görmekteyiz.

Bu konuda görüşlerimi soran okurlarıma saygılarımla duyururum…


15 Mayıs 2015 Cuma

Zenci Musa “ Bir Osmanlı İstihbaratçısının unutulmaz hayat öyküsü”

Molla Muhammed sınıf’ta gençlere bir soru sordu;

“Söyleyin bakalım çocuklar, Fatiha neden Alak Suresinin yerine en başa konmuştur?”

Söz isteyen Ahmed’e söz hakkı verir Molla Muhammed, “Onsuz namaz olmadığı için” der Ahmed.

“Güzel cevap ama değil” der.

Söz alan başka bir talebe Mahmud “Hocam Fatiha açılış demek ve Kuran’ı o açar” der
“Çok yaklaştın ama tamamlanması gerek” der Molla.

Musa el kaldırır ve söz ister. Molla siyah Afrika kökenli lakabı “Zenci” olan Musa’ya söz hakkı verir.
“Hocam Fatiha’da yedi kulluk ilkesi bulunmaktadır, her bir ayet bir ilkeyi içine barındırır ve Müslüman bu yedi ilkeyi hayatına geçirmek zorundadır” der.

“Aferin Musa, tamamla cümleni, nedir bu ilkeler?”

“Hocam ilk ayet Ahlaka, ikincisi Tevazuyla Hamd etmeye, üçüncüsü karşılıksız iyilik yapmaya Anne gibi Müslüman olmaya, dördüncüsü takvaya, beşincisi tevhide, altıncısı Kuran ilkeleriyle Sırattan yürümeye, yedincisi ise asla yaşamda yada itikatta öncekilerin düştüğü hataya düşmemeye işarettir” der.

“Maşallah Musa, Allah ilmini bilgini ve amelini arttırsın” der.

Musa hocasından aldığı kitapları evde de okuyor ve olabildiğince kendini geliştirmeye çalışıyordu. Osmanlı haritasına bakıp bakıp iç geçiriyor son iki yüz yıldır İngilizlerin dünya üzerindeki yaptığı zulümleri sömürgeleştirmeleri ret ediyordu. Bilinci okumayla biliyordu, bilgisi onu kitap yüklü merkep yapmıyordu. Musa okuldaki başarısının yanı sıra dışarıda da öğrendiklerini uyguluyordu. Onun en büyük hayali Osmanlı Ordusunda asker olmak ve Osmanlı Bayrağının yere düşmesini engellemek vardı.

İtalya’da İtalyan sosyalistler Fransız, İngiliz ve Alman sosyalistleri kadar güçlü değillerdi. Mart 1911'de ikinci kez iş başına gelen Giolitti Hükümeti, Trablusgarp işini bir sonuca bağlamayı parti programının 3. maddesine almıştı. Bu hükümet parti programına aldığı Libya’nın işgali için start vermişti. İşgal Eylül 1911’de başladı.

Musa Trablusgarb’da savaş çıkınca derhal askere yazılmış ve Libya’da İtalyanlara karşı savaşa başlamıştı. Boyu çok uzundu yaklaşık 1.95 cm ve 100 kg ağırlığında iri cüsseli bir müslümandı, görenler ondan etkilenmekteydi. Bunlardan biride Mustafa Kemal’di. Musa verilen görevleri büyük bir aşkla yerine getiriyordu. Onun Afrikalı bir zenci olması Arapçayı da çok iyi bilmesi ordu koordinasyonda çok işe yaramaktaydı. Verilen emirlerin uygulanması zor olmuyordu.

İtalyan’ların ezici bir üstünlüğü vardı, 22 savaş gemisi, 252.000 askeri, 40 savaş topu varken Türk ve Libya kuvvetlerinin toplam (8.000 Osmanlı askeri) 28.000 askeri vardı hiçbir hava gücü yoktu. Savaş daha bitmeden Osmanlı askerleri Balkan savaşının yüzünden Balkanlardaki güçlere destek amacıyla çağrılmıştı. Zenci Musa’da bu sefer Balkanlardaki savaşı durdurmak için Osmanlı ordusu içinde önce İstanbul’a sonra cepheye gittiler. Osmanlı haritası yangın yeri gibiydi, bir tarafta İtalyanlar Libya’da işgal ederken, diğer yanda tüm Balkan devletleri şimdi Osmanlı’ya karşı birleşmişti. Bulgarlar Edirne’yi bile almışlardı ve Türklerin Avrupa toprakları küçücük kalmıştı.

Musa Allah’a yıllar önce bir söz vermişti. Abdest alırken o söz aklına geldi, bir sabah namazından sonra etmişti duasını ve şöyle demişti “Rabbim, Ey Alemlerin Rabbı, Senden en büyük dileğim kanımın son damlasına kadar Dar’ül İslam’a (Osmanlıya) uzanacak elleri kırmak için bana imkan vermen,  bu can bu bedenden ayrılana kadar sonuna kadar İslamın en büyük Düşmanı olan başta Britanya’ya olmak üzere mücadele etme azmi ve başarısı ver, bu ellerimi senden evler, saraylar, cariyeler elde etmek için değil, sana ve senin yolladığın son Kitaba hizmet etmek için kaldırıyorum, duamı kabul buyur ey Rabbım” der.

Komutan Eşref Bey namaz’da imam olur ve namaza başlarlar. Eşref Bey namazda duları okurken Musa dalmıştır ve aklı Hendek savaşına ve Müslümanların ne zorlu bir savaştan çıktıklarını düşünür. Koskoca Allah Rasulü bile Hendek savaşında ne çileler çekmişti dostlarıyla beraber. “Şimdi bizim burada yaşadıklarımız onların yaşadıkları kadar zor, dayanmak ve direnmek zorundayız” diye düşünürken Namazın bitip Eşref bey’in duasında da aynı konunun geçmesine şaşırır. Aslında komutanı Eşref beyle telepati kurmuşlar gibidir. İkisi de aynı şekilde düşünen aynı hisseden ve kalpleri İslam için çarpan bu yiğitler namaz da aynı Hendek’i düşünmüştü.

2. Balkan Balkan savaşı’da bitmişti. Musa aslında Jön Türklerin Türkçü bakış açılarına içerliyordu, içten içe onlara kırgındı ancak zaman birbirine kırgın olacak zaman değildi, zaman Osmanlı devletinin ayakta kalması ve dünyada işgal edilmemiş tek İslam toprağının ayaklar altına alınmaması ve İngiliz çizmelerine çiğnetilmemeleri zamanıydı.

Balkan savaşı bitmiş ve sadece iki yıl savaşmadan İstanbul’da kalmıştı Zenci Musa, ekmeğini hamallık yaparak kazanmakta ve kazandıklarının çoğunu da İstanbul’da erkeklerini kaybeden dullara, babalarını kaybeden yetimlere harcamaktaydı. Kendine ve geleceğine ait hiçbir tasarrufta bulunmuyordu, aslında o kendi için yaşamıyordu bile, girdiği savaşlar birini sevmesine aşık olmasına fırsat bile vermemişti. Bir davası vardı ve bu dava yarım kalmamalıydı.

Saraybosna’da Avusturya Prensinin bir Sırp tarafından vurulması yüzünden Dünya savaşı çıkmıştı. Osmanlı Almanların yanında savaşmak zorunda kalmıştı. Zira Osmanlı’nın yüzüne İngiliz, Fransız ve Rus kapıları kapalıydı.

Almanya çeşitli vaadlerle Osmanlının savaşa girmesini sağladı ve kendisine Güney doğu Avruapa’da bir cephe açmıştı.
Musa’ya Hem asker hem istihbaratçı olan Eşref Bey haber yollamıştı. Yeniden Orduya katılacak ve Eşref Beyle beraber savaşacaktı. Yemen ciddi ikmal sorunları yaşamaktaydı. Süveyş üzerinden Yemene gitmek imkânsızdı zira denizler İngiliz kontrolündeydi. Karadan Yemen’e Osmanlı yardımlarını götürmek oldukça zordu çünkü İngilizler Yemen ve Osmanlı arasında yerli Bedevi savaşçılardan askerler oluşturmuş ve Osmanlıyla bu askerler de savaş halindeydi.
Hint Tugay komutanlar İngiliz Cox, Aden Tugay komutanı Shaw  ve Thomson bölgede kuş uçurtmuyordu.

Yemende görev yapan ve komutasını Ahmed Tevfik Paşanın üstlendiği 7. Kolordu ve ona destek olmaya çalışan Ali Sait Paşa dünyanın en zeki stratejistlerinin olduğu İngiliz Ordusuna karşı mücadele veriyordu. Teşkilatı mahsusa Eşref bey’e çok ama çok zor bir görev verdi, görev karadan Osmanlı altınlarını 7. Kolorduya ulaştırarak 7. Kol ordunun dağılmasını engellemek.

Eşref Bey yanına sadakatinden asla şüphe duymadığı dava arkadaşını da alacaktı. Yola koyuldular. Eşref Bey Musa’ya ve adamlarına geçiş stratejisini anlattı.

“Arkadaşlar, işimiz oldukça zor, 7. Kolordu zor durumda, Devletimizin yardımlarını oraya mutlaka ulaştırmak zorundayız. Sizlerle şimdiye kadar Balkanlarda, Afrika’da, İrlanda’da, Orta Doğu’da bir çok görevler yaptık. Ancak hiç birisi bu kadar zor değildi. Zira İngilizler Arapları bize karşı kışkırtmayı başardı ve yerli cahil Arapları yalan bir hadisle ( “Yönetim Kureyştedir”. Buhari Hadisi) kandırıp Osmanlı devletine karşı ayaklandırdı. Binlerce insanımızın kanı kardeş kanı İngilizlerin yüzünden döküldü ve şimdi kendi kardeşlerimiz bize düşman. Allaha hamd olsun ki bu davada bizim yanımıza da olanlarda çok. Şimdi İngiliz yanlısı çöl bedevilerini aşmamız oldukça zor ama imkansız değil. Bana bir şey olursa görevi devralacak kişi Musa’dır ve altınları o Yemene götürecektir” Musa hem Afrikalı hem de Arapçası anadil olduğu için Altınları ulaştırması bize göre daha kolay olacaktır. Allah yardımcımız olsun” der.

Hicaz Demir yolu ile İngiliz kontrolünün olduğu yere kadar gelirler, buradan sonra kervanlara katılarak yola koyulurlar. Mekke şeyhi Emir Hüseyin’in kontrol bölgesine geçiş yapar yapmaz hain bir bedevi durumu Emir Hüseyin’e haber verir. Eşref Bey ve adamları kendilerine kurulan tuzakları atlatmayı başarırlar. Çölde ilerlemek oldukça zordur, zira her yer İngiliz yanlısı Bedevilerle doludur. Musa Ümmetin içinde bulunduğu duruma çok üzgün ve düşünceler içindedir  “beraber aynı kıbleye döndüğü insanlar İngilizlerle beraber hareket etmekte ve siyaset diyanetin önünü kesmiş ve büyük bir hıyanetin başlangıcını oluşturmuştu. Suudi Araplar çöl bedevileri İngilizlerin peşine takılmıştı ve yeni kurulan Vahhabi mezhebi Osmanlının en büyük düşmanıydı. Bunların içleri Osmanlı askerlerine karşı kinle doluydu, Osmanlıyı ve askerlerini Müşrik görürken İngilizleri ise dost görmeleri ne acıydı” diye dündü Musa.

Gece kamp yaptıkları yere ani bir saldırı düzenler Bedeviler, oldukça kalabalıktırlar, Eşref Bey ellerinde bulunan kıt mermiyi idareli harcamak zorunadır. Hemen bir plan yapar.

“Musa, yanına Ömer ve Selim’i al hemen buradan gidin, biz burada kalıp sizin arkanızdan gelmelerini engelleyeceğiz. O altınların 7. Kolorduya ulaşması lazım”

“Emredersiniz Komutanım” der Musa ve hemen gecenin karanlığında kara pelerini ve siyah yüzüyle kolayca kaybolur yanına aldığı arkadaşlarıyla”. Altınlar en sonunda Tevfik Paşaya ulaşır.

“Allah razı olsun oğlum senden, bizi ne zor bir durumdan kurtardığınızı bilemezsiniz. 100 asker firar etti, ordu içinde ciddi disiplinsizlik ve sıkıntılar baş göstermişti bu altınlar bizi ayahta tutacak inşallah” dedi. Zenci Musa çölü tek başına geçti ve İstanbul’a geldi. Eşref Bey İngilizlerce Malta’ya zindana götürülmüştü. İngilizler onu epeydir ele getirmeye çalışmaktaydı zira Eşref Bey İrlanda’da ayrılıkçılarla görüşmekteydi ve Bağımsız İrlanda’nın İngilizlerin sömürgesi olmaktan çıkmasına destek sağlamak amacıyla İrlandalılara para ve silah eğitimi devrilmesine destek olmaktaydı bunu bilen (İngiliz Krallığı) Büyük Britanya o ve onun gibi etkin birkaç kişinin peşine düşmüştü. Bosna’da yılar sonra Aliya İzzetbegoviç’i yetiştiren Aslan Bey’de Balkanlarda ki faaliyetlerinden dolayı listedeydi.

Musa Eşref Bey’in yakalanmasına üzülmüştü. İngilizler şimdi daha büyük bir orduyla Rus İmparatoruna Komünistlere karşı mücadele de kullanabileceği yardımı ulaştırmak için Geliboluya asker yığmıştı. Yüzbinlerce insan aynı anda büyük bir mezbahaneye dönen bir cephe savaşına girişmişti. Musa Çanakkale’de de elinden geldiğince çabaladı kritik haber alma ve ulaklık işlerinde o her zaman en önde ve cesur neferdi. Ordu içinde onu tanımayan yoktu zira 300 bin altını İngilizlerin elinden kurtarıp Yemen’e ulaştırması dilden dile anlatılmıştı o ise büyük bir mütevazılıkla aslında ypması gereken bir görevi yapmanın mutluluğu ile mutmaindi. Daha yapacak çok işi vardı.

Savaş bitmişti, Osmanlı Ordusu yenilmiş ve Musa Karaköy’de sepetiyle hamallık yapmaya geri döner. Diğer yndan da Anadolu’ya silah kaçırılması işinde görev alır ve Mustafa Kemal’in padişah desteği ile başlattığı mücadelesine danışıklı dövüşe destek verir. O hamallık yaparken arabasıyla Karaköy’den geçen İngiliz İşgal komutanı Harrington hemen Musa’yı fark eder.

“Şu uzun boylu Siyah adam? Kim o?” diye sorar yardımcısına
“Efendim o meşhur Zenci Musa, bizden altınları kaçıran adam”
“Arabayı geri sürün, konuşmam lazım”
“Emredersiniz efendim” der şoför
Harrington çuvalları tek eliyle alıp alıp atan bu iri adamın yanına gelir.
“Şu meşhur Zenci Musa sen misin?”
“Evet, ne istiyorsun?”
“Ben Komutan Harrington, sana bir teklifim var?”
“İlgilenmiyorum”
“Önce bir dinle, Bak Musa sen burada hamallık yapacak adam değilsin, değerli bir adamsın, gel bizimle çalış, majestelerine ve Britanya Krallığına hizmet et, bak artık Osmanlı Devleti diye bir devlet yok artık” der.
“Her teklifi herkese yapamazsınız. Bu teklifi ben aşağılama olarak kabul ediyorum”
“Hıh” der Harrington aşağılayan bir tarzda, ancak Musa’nın bir çift daha lafı vardır.

Harrington! Daha bu iş burada bitmedi, yeni başlıyor” der. 

Harrington canı sıkkın dönüp gider.

Musa Osmanlının zor durumda olması ve Yunanlıların İzmir işgali ve Müslümanlara yapılan tecavüz ve katliamlardan dolayı çok üzülür ve hastalanır. Ölüme iyice yaklaştığını anlayınca itikafa çekilmeye karar verir ve Özbekler Tekkesinde hayata göz yumar.

Evet Musa’nın öyküsü böyle, bir ona bakalım bir kendimize, ve lütfen şu konuları göz önünde bulunduralım.

Türklük bir ırkın adı değildir, Türklük Haçlılara karşı İslam bayrağını yere düşürmemenin adıdır. Türklük İllimünati ve onun Krallığı Britanya’ya karşı her zaman dikkatli olmayı ve onların yeni sömürge anlayışlarına karşı mücadele etmekten kaçmamaktır

Unutmamak lazım ki bu savaş “St George Haçı ile İslam’ın Hilali arasında hala sürmektedir.” Bu savaşın kazananı olmak istiyorsak şayet İnancımızı ilkelerle yaşayıp bu çağa taşımak zorundayız. Öykünün içinde geçen ve Osmanlıyı yıkan Buhari’nin yalan hadisini lütfen aklımızdan çıkartmayalım. Paralel din anlayışı işte böyledir. Bir indirilen birde uydurulan din olduğunu görelim artık…

Yazar Notu: Yazıyı kopyalayamaz ya da kolajlayamazsınız. Paylaşım için linki kullanınız lütfen...

10 Mayıs 2015 Pazar

"Aşk ve Şirk" adlı yeni çıkan Kitabı hakkında Yazar Erkan Haras ile yaptığım Röportaj


Edebiyatımız son dönemde AŞK konulu bir çok kitaba şahit oldu. Aşk öylesine çok işlendi ki Elif Şafak'tan Ali Poyrazoğlu'na bir çok yazar sanatçı bu işe el attı. Şahsen bir yazar olarak trend konularından olan ve çok tüketicisi bulunan AŞK konusunda eğilmedim. Hatta bu konuda kitap yazılmasınıda trend eğilim olarak görmüştüm. Düşüncemi değiştiren kişi yazar Erkan HARAS oldu. Zira yazmış olduğu kitap AŞK'ın İslama göre konumunu yüzümüze vurmakta ve aşk'ın hangi marjlarda olması gerektiği konusunda yolumuzu da aydınlatmakta.
Erkan Haras Bey'le hafta sonu yaptığımız yeni çıkacak kitabı hakkındaki röportajımızı siz değerli okur ve takiçilerim için paylaşıyorum.

Kendinizden bahseder misiniz?

“Adıyamanlıyım. Türk Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Edebiyat benim için bir yaşam modeli oldu. Yaşam biçimi olarak edebiyatı seçtim. Okuma ve yazmaya tutkun bir yaşamım var.

Kitabınıza Aşk ve Şirk kapağını koydunuz. Bu kavramı nasıl tarif ettiniz? Kitabınızdan bahseder misiniz?"

“Aşk, aşırı sevmek anlamına gelir. Şirk ise Allah’ın sevgisinin önüne başka sevgiler koymaktır. Bugün maalesef insanlar çeşitli sevgileri Allah’ın sevgisinin önünde tutmaktadır. Para, kadın, mülk vb. kavramlar onun sevgisinin önüne geçtiğinden bu konuyu işlemeyi uygun gördüm.
Kitapta deneme türü yazıları bulacaksınız. Beyitlerin her iki manada da kullanılageldiğini görebilirsiniz. Dini ya da sözlerin Allah’a has kılınacağı yerde bireye, dünyaya has kılındığında şirke götüreceği gerçeğini okuyacaksınız.

Başka kitap çalışmalarınız var mı?"

Elbette iki çalışmam daha var. Divan-ı Aşk adlı ilahi aşkın anlatımı, bir de İnsan Kelimelerle Düşünür adlı bir kitap çalışmamız var.

“Türkiye’de ve dünyada size ilham veren şair ve yazarlar oldu mu?"

“Elbette oldu. Ve hala da devam ediyor. Ben çok çeşitli okuyorum. Her kitabı okumak isterim ancak bunun için büyük bir zaman gerek. Necip Fazıl’ı Sezai Karakoç’u, İskender Pala’yı, İsmet Özel’i ve daha nicelerini sayabilirim. Ancak bunun yanında Aliya İzzet Begoviç, Halil Cibran, Garody, Nietsche, Dostoyevsky, Gogol, Anton Chehov, Emile Zola, Victor Hugo, Tolstoy’u da sayabilirim. Aklıma gelmeyen daha nicelerini sayamadığım için her birerine vefasızlık olmaması adına tüm edebiyat ürünü diyebilirim.

“Çocuklarınızı edebiyatçı olarak yetiştirmek istiyor musunuz?"

“Tabii ki istiyorum. Ancak edebiyat bana göre bir sanat işidir. Onun için edebiyata gönül verenlerin edebiyatla ilgilenmesi gerek diyorum. Bir de okullarda edebiyat bir öğretici, eğlendirici ve karışımı olan eğlendirirken öğretmek amacıyla işlenmeli. İstemeyene edebiyat verilmemeli. Bu şartlarda daha iyi edebiyatçıların yetişeceğini düşünüyorum."

“Son olarak okumayı sevenlere vermek istediğiniz mesaj var mı?"

“Evet okumak çok boyutlu bir olaydır. Maalesef ülkemizde bir dedikodu modeli başladı bu da okumanın eksikliğinden ve okuma kültürünün olmayışından kaynaklanmaktadır. Elbette gençlerimizde okuma hevesi yerine izleme hevesi oluşmuş. Kitapla bütünleşmek, kitapla dost olmak, ve tanışmak ancak onu alarak onunla bütünleşerek olabileceğini düşünüyorum. O nedenle bir okuma projesi olarak gençleri hedef almamız gerek.
Okuyan insanların okumayan insanların ayağına gitmelerini tavsiye ediyorum.

"Peki, zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyor ve kitabınızın hak ettiği yeri almasını diliyorum"

"Ben teşekkür ederim."

Sevgili okurlar, "Aşk" konusunda farklı bir bakış, düşünce arıyorsanız Yazar sayın Erkan HARAS Bey'in kitabı tam size göre.

8 Nisan 2015 Çarşamba

Why is Mohammad's Grave in Madina? Why not in Macca?

When Mohammad looked for a place for having support, he decided to go Taif City. He could not find the support which he wanted. He was stoned by the people of Taif City. He difficultly saved his life hiding in Vinery. A Christian man gave him water in vinery. Christians even Mohammad's wife's Cousin supported Mohammad because of the message's truth.

Unfortunately his uncle Abu Lahab refused the message because of his arrogance. Some day he visited his nephew Mohammad to ask about the new religion. 
"Nephew! Please tell me. What will I have if I follow Islam?"
Mohammad said "Uncle, you will have what Zaid (His freed Muslim slave) will"
Abu Lahab was very angry, looked at Zaid arrogantly and said "I never accept a religion which make me equal with a former slave"
He went and was one of the biggest enemy of Islam. His name was written in Quran as a message to Human being "Even if Mohammad's Uncle could not save himself, so do not think that your noble (!) blood, race, clan can save you" That's why his name written on Quran as a symbol of Arrogance and Proud Nobility's end.

Quran never writes names of people normally. Only two men were written from the time of Mohammad around. Another person must be opposite and must be ABU BAKR, I looked for his name but he was not written even if he was the first Caliph after Mohammad. Why was he not written in Koran by name? 

(It was freed Muslim slave Zaid's name was written in Quran. I will explain the reason right after few Mohammad's Journey.)

Mohammad was invited by Medina people and promised him to be Muslim and help his endeavours. They met in Aqaba district and made an agreement. One of the newly Muslim said;
- Mohammad!, I would like to see the seal of the prophethood that was on your neck. I am satisfied with your message but I would like to see it.

Medina converted to Islam very quickly. But why? Why not Taif? Why not his city Mecca?

I asked this question when I was atheist and found the answer after my investigations. I think I was the first person who asked this question in Islamic History. Unfortunately Most Muslims never ask questions about their religion afraid of loosing faith. However I had no faith long time ago so I could ask many questions. Thank God, after reading much and finding answers combining the results then I converted to Islam ( Not because of Muslims, because of Thinking and Reading Koran according to The Downloading Order from the God - Starting Alaq Chapter, Not Fatiha Chapter).

There were many Jews in Medina before Islam. They always spoke about the new prophet, because they had the information that a new messenger would come to Medina. They had expected that this new messenger would be the son of Isaac ( who was son of Abraham). However The God sent a new messenger from sons of Ishmael ( Elder Son of Abraham ). Jews in Medina were very disappointed and they refused him because of racial reasons. But Arabs had heard about this new Prophet, he would be orphan, trustable, brave, ( Even his star sign -Aries etc).

When Mohammad declared his message in Macca, first people who took care of this were in Madina. They told themselves "This man is the one who the Jews in Medina talking about, he is the one who described". Many started to convert. Some of little group even in Jewish community converted to Islam. 

Mohammad started his journey to Medina when he could not find opportunity to stay in Macca. One night he and his friend set on the road to Medina by the guidance of a man who was very well about road and route findings.

They came to Madina and everybody was very happy in there.

Zaid was not from Macca or Madina. He was kidnapped when he was 8 and sold in Macca as slave. Mohammad bought him and freed Zaid. He gave Zaid a love of elder brother/father. People in Macca and Madina called Zaid as Son Of Mohammad ( Zaid bin Mohammad). The God never accepted this calling and ordered to call his name with his father in Yemen ( A country in South of Arabia). Then he was called as Zaid bin Harris.

His father Harris found his Son in Madina and requested Mohammad to take his young son back to Yemen. Mohammad said "I never force him to stay here. If he comes with you, of course he can".


Harris happily went to his son's house to take back to Yemen. He said "Son! I took permission from Mohammad and we can go to Yemen".

Zaid was not happy and said "I can't"
"Why? Why not?" said Harris.
"Dad! I love you but I cannot come with you"
"ARE YOU CRAZY? Didn't you miss your MOM, Brothers, sisters, country, Yemen, City where you were born? Didn't you miss your friends, your mothers food?" said Harris.
"I did. I missed them all. There is no day without thinking of you, my country, but I can never leave this city (Medina) and this man (Mohammad), these people (Medina People). I have a mission here" said Zaid crying.

I had always thought that Abu Bakr was the man who gave up many things from Islam. He was the second man in Islam traditionally. But he was not. Second man of Islam was Zaid and his name was written in Koran because of his sincerity in mission. Please imagine, he did not go back to his country leaving the mission. He was the man who was insulted by Abu Lahab as slave.

Allah ( THE God) does not care of blood, he looks our hearts. That's why the opposite of Abu Lahab was ZAİD BIN HARISS.

After many difficulties and life tests Quran was about to complete. There was a chapter in Quran about the people who will be donated. Orphans, widows, the poor, all people those in need and people whose hearts were to be won. So Mohammad started to give many gifts to the ones who newly converted to Islam such as Abu Sufian who governed once in Macca. 

When Mohammad gave these gifts to them, Madina people were very worried and asked questions themselves such as "Will Mohammad leave us? Will he go back to Macca? Will he forget us?" When these questions directly asked to Ali who was groom and cousin of Mohammad, he reflected these questions to Mohammad, he immediatly requested him to collect all the people from Madina in a place.

He started speaking his conversation about the incidents that happened in the past.

"Oh Sisters and Brothers! We suffered a lot. I came here from Macca. My relatives and neighbours did not want me to live in Macca. You opened your arms and we stand for Islam togather. We won the victory. Today, Taif, Macca and many other places were conquested by your help. The conquest of heart is more important of conqest of land. So today, many macca women and men took gifted camels, horses, gold ( he meant that all those things were given to win their hearts). They will go riding the wealth of world. However, you Madina Sisters and Brothers! Today you will take me to Madina, you conqested my heart and I Will NEVER leave you.”

Yes! Mohammad could not go to Mecca his Hometown. He was not able to go. Because of the same reason of ZAID. Even ZAID could not go, how he would do.

Today, his grave is in Medina and millions of Muslims are visiting his grave without questioning why his grave is in Medina. It is because of LOYALITY and LOVE. This is ethic…

( Please share my investigative Article if you like it)





18 Mart 2015 Çarşamba

Lale ve Gül - Hilal ve Yıldız - Hidrojen ve Oksijen

Lale Hilal ve Hidrojen Kardeştir
Tıpkı
Gül Yıldız ve Oksijen Kardeşliği gibi....
Lale sıradan bir çiçek değildir. O Anadolu yarım adasının özgün çiçeği olmakla beraber içinde sembolik olarak bir çok anlamı barındırmaktadır. Bir döneme adını veren bu çiçek Allah ve Hilal kelimeleri ile aynı harflerle yazılır Arap dilinde. Bu nedenle Hilal ile beraber Allahı simgelemiştir hep. Elementlerden Hidrojen tek elektronu, tek protonu ve tek nötronu ile Allahın tekliğini belirtmekte. Atomlardan Tevhidi en iyi temsil eden Hidrojendir.
Dilerseniz bu üç kombinasyonu inceleyelim.

LALE VE GÜL ( Gül'e LA ve İLLA'yı LALE Söyletir )

Lale yukarda belirttiğim özelliğinden dolayı camilerimizde süsleme sanatında kullanılmış ve hale kullanılmakta. Lale yetiştiriciliği öylesine büyük bir tutku olmuşki bir döneme adını vermiş. Avrupa'da Hollanda'da da yetiştirilen Lale'nin Osmanlı İmparatorluğundan Hollanda’ya Hollanda elçisi Buspecq aracılığı ile götürüldüğü biliniyor tarihsel kayıtlarda. Hollandaca Tulip olan Lalenin adının ise Osmanlı sarığından geldiğini çok az insan bilir. Hollandalı elçi kafasına Lale takan birini görmüş ve işaret ederek Wat is dat? dediğinde Osmanlı vatandaşının sarığını işaret ettiğini sanıp ona Turban ( http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrban_%28erkek_ba%C5%9Fl%C4%B1%C4%9F%C4%B1%29 ) demiş ve Elçi Lalenin adını Hollanda’ya gittiğinde Turpen olarak anlayıp söylediğinden adı Batı Avrupa'da bu sözden türetilmiş ve ingilizceye de TULIP olarak geçmiştir.

Lale kısa sürede Türkiye'de Lale devrinde olduğu gibi Hollanda'da da tutku olmuş ve halkı lale sevgisi kaplamıştır. Çeşit çeşit laleler yetiştirilmiştir.

Camilerimizde motiflerde görülen lalelin adı İstanbul Lalesidir. O lale artık günümüzde maalesef yoktur ve sadece resimlerde kalmıştır. Bu lalelin yok edilmesinin nedeni fakir ve aç İstanbul halkının Osmanlı Padişahı 3. Ahmed'e karşı Patrona Halil’le devrimci bir ayaklanma başlatmasıyla oldu. Patrona Halil ve yanında bulunanların öfkesinden yapılan tüm rönesans özentisi eserler ve Laleler de aldı. Halk o kadar kızgın ve açtı ki gözü dönmüştü. Padişah'ta Halkın öfkesini yatıştırmak için damadı İbrahim paşayı halka verdi. Halkta onu linç etti. Lale işte böyle acıklı olaylara tanıklık etti tarihimizde. Ancak İstanbul Lalesinin yok edilmesi bu devrimsel anlayışta vandalizmin hakkaniyet ve adalet ölçülerini çiğnediğini ve asla İslami etki göstermediğini bize anlatmakta. Şöyle ki Hz Muhammed Mekke’yi fethettiğinde Kabe’deki putları yıkmıştı iyi ve faydalı olan eskiye dokunmamıştı. Bu noktada Komünist devrim ve Patrona Halil'in ayaklanmaları benzerlik göstermektedir. Her ikisi de iyi yada kötü olmasına bakmaksızın adalet ilkesini yerle bir ederek hareket etmiştir kendi devrimlerinde.

Lale, Hollanda'da da benzer etkiler oluşturdu ancak sonu bizdeki gibi olmadı. Hollandalılar Lale'ye sonuna kadar sahip çıktılar ve onlar bugün bizim bize has bu çiçekten dünyaya milyarlarca adet satıp ülkelerinin ekonomilerine katkı sağlamaya devam etmekteler.

Lale başta belirttiğimiz gibi Allah ve Hilal kelimeleriyle geleneksel inancımıza Yahudi Kabalasından giren EBCED hesabına göre de yine bu kelimelerle 66 rakamını paylaşmaktadır. ( 666 yı Şeytanın sayısı olarak görme buradan ve 6666 ayet diye belirtilen Kuran ayetlerinden esinlenme yapmıştır Batı ).

Gül ise peygamber efendimizi simgelediği inanılarak her zaman sevilen bir çiçek olmuştur. Edebiyat ve müziğimize bile etki etmiştir bu durum. Türk sanat müziğinin çok ünlü ve çok sevilen bir şarkısı Hz Muhammed (SAS) için yazılmış ve bestelenmiştir ( Lütfen dinleyiniz https://www.youtube.com/watch?v=Q8kUr0Tdl0Q ). Gülün dikenleri aslında insanın neye LA demesi gerektiğini neye dokunamamasının da ifadesi. La İlahe demenin bir ifadesi. Aynı zamanda Neyhi anhil münker ve haramları sembolize eder. Gülün kendi içinde açılımı iç içe olması kırmızısının en önce düşünülmesi Allah’ı aşkla sevmeyi İLLA ALLAH demeyi bunun karşılığı olarak emri bil marufu görmeyi sevginin temelinin iyilik yani maruf olduğunu anlamayı ifade etmektedir. Bir diğer ifadeyle Lale Allaha imanı simgeliyorsa Gül'de bu iman için neye dikenlerde dokunmamayı Münkire yaklaşmamayı ama sevgiyle Marufa yönelmeyi ifade eder. Gül Hayatın içinde zıtlıkları dualizmi en iyi ifade eden çiçeklerdendir.

HİLAL ve YILDIZ

Bayrağımızda da bulunan HİLAL aslında ilkel Araplarda da kutsal sayılan semboldü ve baş Put HUBEL'in kafasında bulunan semboldü. Aslında Hilal Arapça olsa da bu dilin kardeşleri Aramice ve İbranice de de benzer seslere sahiplerdir. İslamda özellikle zamanın Ay'a göre olması, Ramazan ayının buna göre belirlenmesi vb bir çok sebeplerden dolayı kutsal sembol olarak kabul edilmiş ve İslam süsleme ve sanatına mimarisine yansımaları olmuştur. Allah ve Lale ile aynı ebced 66 sayısına sahip olmasıda ona prestij kazandırmıştır. Bugün dünya üzerinde bulunan onlarca İslam ülkesinin bayrağında ( Türkiye, Pakistan, Libya, Malezya, Tunus, Cezayir, Özbekistan, Malay, Azerbaycan vb) Allahı sembolize eden Hilal bulunmaktadır.

Yıldız Hilal'e göre daha küçük ve beş köşeli olarak sembolize edilmekte. Bu aslında İslam’ın beş şartını, bunların pratiğine, Hz Muhammed'in AHLAKINA ve KURAN'A PARALEL sahih sünnetine işaret etmektedir. Yıldız ayrıca beş vakit Allah'ın huzurunda duruşu, Ateş Hava Toprak Su ve RUH'un insan da buluşmasını insanın beş temel ilke ( Hava: Kibre karşı tevazu, Ateş: Zulme ve Şehvete Karşı Adil Öfke/Hilmet, Toprak: Cimriliğe karşı cömertlik, savurganlığa karşı tutumluluk. Su: Geçmişin acısı ve tatlısı ile günü heba etmemek. Geçmişi ırkçı yaklaşımla BABA değil rahmetle ANA görmek. Ruh: Bütün bunlarla ARINMA ÇABASI ).

HİDROJEN VE OKSİJEN

Hidrojen yukarda da belirttiğim gibi tek elektronu tek protonu tek nötronu olan tek atomdur ve Elementler tablosunda Allah'ın tekliğini tevhidi ve Yaratıcıyı simgeleyen ilginç bir atomdur.

Hidrojen yanıcı bir maddedir. En hafif atomdur. Hidrojen'in anlamı Hidro SU dan gelir. Çünkü yandığında Oksijenle birleştiğinde ortaya enerji çıkar ve hayatın membağı Allahın evrimle getirdiği yaşamın başlangıç noktası SU oluşur. Hidorhen'in sombol harfi H dir. H önemli bir harftir çünkü AllaH'ın adında da bulunur. Ağızdan çıkan bir nefestir H Allahına dını söylediğimiz her an nefesimizi veririz tıpkı çok yorulupta ağzımızdan çıkan "huuuu" der gibi. Allahın adı aslında TEVHİDİDE barındırmakta. Gerçekte L ile kapanan kısım tüm putlara vücudu kapatmaktır LA ile. Ancak derin bir nefesle HHHH uzun bir AllaHHHHH demek sonda HU ruhta bir açılımdır. Hidrojen bu açılımı Oksijenle yapar.

En önemli bağını Oksijenle yapar HİDROJEN. Oksijen element tablosundaki sembolü " O " dur. Bu aslında kulun hayatın merkezine Kabe ve değerlerini almasıyla sağdan sola çizdiği tavafın şeklidir. Kul çizdiği tavaflarla hayata 360 derece bakar, sığ değil, statik değil, dogmatik değil, yerinde sayan değil yürüyen düşünen, merkeze Kabe'nin dört köşesi olan Adalet Ahlak Sorumluluk ve vicdan'ı koyan bir kafadadır. Oksijen Kul merkeze aldığı Hidrojenle cem olduğunda ve yandığında ortaya SU çıkar. O SU ki Araf Suresinde belirtilen Allah arınma gayreti içinde olanlarla beraberdir gereğince bir kulun aklının arınması olan LA ve İLLA'ları neye ve kimlere söyleyeceğini belirlemesinden sonra AB(SU)-DEST(EL) ile gelen arınma çabasını oluşturmaktadır. Arınma çabası noktasal değil zamana lineal (Doğrusal) ve paralel giden bir süreklilik arz eder. Belli bir zaman sıkışan arınma çabası yoktur bu tamamen zaman çizgisine paralel bir emeği kapsar. Bu doğrusal hareket insanın SAFA (İhtiyaçların karşılanması ) tepesi ile MERVE (Cömertlik) tepesi arasında gidiş gelişlerinin tefekkür dolu yürümesi olan SA'Ydır (ÇALIŞMADIR EMEKTİR). Tavaf inancın Fatiha manifestosu 7 ilkeyi İMANI MERKEZE ALARAK TAVAFIN hayatın membağı oksijen'in sembolü " O " şehlinde hareketi ile üstünde taşırken SA'Y ise bu ilkelerin Lineal olarak ZAMAN EMEK bağlantı ik paralel çizgisinde arada bir bağlantı kurmak olan H ile hidrojenle özdeşleşen semboldür. Bunlar insan aklının kendi doğasında bulunan bilinçaltı ve bilişsel birikimlerinin yansımasıdır. H ve O'nun birleşimi ile H2O (SU) Kuran'da RAHMET olarak anılan Yağmurlarla gelmekte. O yağmur ki biraz önce anlattığım H ve O 'nin birleşiminde kendini bulur. Her çartma temas bir hayat enstrümanı oluşmasına aksiyona gebedir. Gebelik bile sevginin RAHİM'de çarpışmasıyla hayata yol bulur kendinde. Rahim merhametin kaynağı Allah'ın ismiyken işte böyle verilmiştir ANAlara. Analık bir CEMden sonra oluşur, sevdiği Hidrojeni ile yanan Oksijenin çıkarttığı enerji olan sonrasında gereken emek için bir hediyedir orgazm. Evlat bu çarpışmanın akabinde hayata gelir. Aslında aile H2O'dur. Topluma rahmet damlacığıdır. Analar ve babalar sorumlu ebeveyndir. Bu birleşim topluma hayat verir kan verir can verir. Evlenmek aile kurmak ve bu ailenin desteklenmesi tıpkı çevreci mantıkla suların kirletilmemesi gibidir. Bu anlattıklarımı dikkatle düşünen ve bağlantıları yakalayanlar görürler ki paranın maddenin altının put olduğu ortamlarda su kirlenecektir. Bir Müslümanın Kabeyi gördüğünde yaşadığı ruhsal çarpılmada bu türdendir. Aynı çarpılmayı yaşayan binlerce milyonlarca insan anlam kökü analık olan ÜMMET ailesini oluşturur yada oluşturması gerekir. 

Oysa biz H2O ile başlatmamış mıydık arınma çabamızı?

Selam olsun arınma çabasından vazgeçmeyenlere, amel (emek) harcayanlara, emeği sadece işçinin değil, ananın, babanın eşin emeğini de görenlere, Allahın her varlıktaki emeğini gören akıllara, karşılıksız seven tüm yüreklere selam olsun. Selam olsun anlama, hissetme sınırlarını genişletenlere....

Yazıklar olsun marufu kısıtlayanlara, münkiri kutsayanlara ve hayatlarında bir kez olsun TEVHİT ne demek düşünmeyenlere....

En derin saygılarımla...
Ayhan Özcimbit

Not: ( Son kitabım "Kabe'nin Hayat Şifreleri Sembollerin Dili'nden yer yer alıntı içermektedir )







HAYAT ve DÖRT İŞLEM

Hayatın
Dört Elementi ve Dört İşlemi Vardır.
İnsan bunun tam ortasındadır.

Akil x Düşünmek = Fikir
Bilgi x Akil x Düşünmek x Zeka x Hayal= Icat
Akil x Düşünmek + Bilgi x Fikir = Hikmet
Hikmet + Eşya = Hakikat
İnsan + Nihilizm = Nitsche
İnsan + Adil Düzen = Erbakan
İnsan – Vatan = Mülteci
Mülteci / İnsan = Çile
İnsan - Tefekkür = Muhafazakâr
İnsan - Vicdan - Adalet - ILM = ISID
İnsan - Adalet - Hikmet + Para = Kraliçe Elisabeth
İnsan - Ahlak x Menfaat= Ciamaat + Illimunati
İnsan + 6 ok = Kemalist
İnsan + 9 ışık = Ülkücü
İnsan + Emek - iman = Komünist
İnsan - Emek + Hırs + Para = Kapitalist
Polis + Ayakkabı Kutusu + Mossad = Paralel Emniyetçi
İnsan + Çocuk + Sencililik = Anne
İnsan - umut / çaresizlik = İntihar
İnsan + Kabe = Düşünsel Tavaf + Vicdani Tavaf
√Kuran⁴ = Tevhit
Tevhit⁴ = Kuran
√Sünnet = Nehyi Anhil Munker + Emri bil Maruf
(Tevrat – Kabala) + (İncil – Petrus) = Vahiy
İnsan X Cömertlik = Ebu Bekir
İnsan x Adalet = Hz Ömer
İnsan x Tevazu + İlim = Hz Ali
İnsan x Hilmet + Haya = Hz Osman
İnsan x Entrika = Muaviye + Mervan
İnsan + İntikam = Yezit + Kerbela
Ümmet – Kerbela – Analık = 0
Cadde + Ayetler = SIRAT
SIRAT – Ayetler = Tarikat
İnsan + HUŞU = Namaz
İnsan – Namaz = L
İnsan + Ramazan = Rahmet
Hayat – Umut = İntihar
Hayat – Güven = 0
Umut x Güven + Vahiy + Amel (Emek) = İman
İnsan - İhlâs = Münafık
İnsan + Fatiha = Müslüman
İnsan - Kuran + Hurafe = Yobaz
İnsan - Bakara = Yahudi
İnsan - Ali İmran = Hıristiyan
İnsan - Nisa = İtilmiş
İnsan – Ebu Leheb = Zeyd
İnsan + Hadis = İmam Safi
İnsan + Düşünsel Tavaf = İmam Azam

INSAN + Kuran = Muvahhit

17 Mart 2015 Salı

17 Mart MARS ve URANÜS Birleşmesi, 20 Mart GÜNEŞ TUTULMASININ ETKİLERİ (2015)


Bana Sosyal medya üzerinden Mars ve Uranüs'ün 17 Mart'ta aynı hizaya gelmesinin ve 20 Mart'ta ki Güneş tutulmasının astrolojik etkileri sorulmakta. İnsanlarda bununla ilgili bir telaş var. Bununla ilgili cevabım aşağıdadır.

Koç ve Akrebin yöneticisi Marsın insanlara ve dünyaya mücadele, hırs, kabına sığmama, savaşlar, aşk vb etkiler vermekte. Kova'nın yöneticisi Uranüs'de gökyüzünden insanlara özgürlük, bilgelik ışığının manyetik dalgalarını yayar. Bu iki gezegenin aynı hizadan (Birleşmeleri) ve etkilerini birleştirerek güçlü şekilde insanlara ve dünyaya yayacakları aşikar.

İnsanların genelinde siyasetçilerin veya cemaat liderlerinin konuşmalarına doyduğunu düşünür ve hepsini çöpe atma isteği uyanır. Kısacası bu ikisinin sosyal olaylarda kanın kaynamasına destek olabileceğine düşünüyorum. Küçük kıvılcımların geriye dönülmez sonuçlar vereceği anlardır bu zamanlar.

17 Mart Mars Uranüs Etkisi

Bu dönemde insanlar kıstılanmışlıktan daha fazla bıktığını anlar, özgür ve bağımsız olma isteği daha fazla artar. Kendisini kısıtlayan her şeyden daha fazla uzaklaşmak ister. 

Bu birleşim Doğum haritasında birinci evinde olan KOÇ'larda hemen her alanda olur.

Boğalar ve yüksleni boğalarda anlam vermemedikleri içsel sıkıntı yaşarlar. Kısıtlanmış bir şekilde hissederleri yüreklerini.

İkizler ise dost ve arkadaş çevresinin kısıtlanmışlığını yada bir organizasyon içinde kendilerini bunaltan bir sorumluluk içinde bulabilir. 

Burcu ve yükselen burcu Yengeçler ise kariyerlerinde istediklerini alamamış olmanın hüznü vardır. Hiç bir şey istedikleri gibi gitmediğini düşünerek başta Allaha isyan etme eğilimi içinde olurlar. 

Aslanlar ise inançlarını tekrar gözden geçireceği bir dönemi yaşarlar.

Başaklar ise biraz daha ileri giderek rutinlerden bıkıp arabasına atlayıp hızla otobanda seyretmek isteyebilir.

Teraziler ise evliliğin ve ortaklığın kendilerini ne kadar çok kısıtladığını düşünebilirler.

Akrepler ise çalışma yaşamasında istediğini alamamış olmaktan şikayet edebilirler bu dönemde.

Yaylar aşk ve çocuklar konusunda bu etkiyi hissederler. Sevdiğini bulmuşsa ondan bıkma eğilimi, bulamamışsa bulamamanın verdiği bir isyan ortaya çıkar. Çocuklardan kaynaklanan sıkıntılar ve onların sebep olduğu kısıtlılık duygusu hakimdir.

Oğlaklar ise baba ocağından gelen etkiyle kendilerini kısıtlı hisseder. Talepkar ve istekleri bitmeyen anne baba veya kardeşlerden bunaldığını hissedebilirler.

Kovalar ise iletişimde kendini yeterince ifade edememe de sıkıntı yaşar.

Balıklar ise uğraşıp didinip bir türlü tam anlamıyla gerekleşmeyen ekonomik özgürlüğü elde edememekten dolayı bunalmıştır. Bu sebeplerden dolayı isyan edebilir.

Bu birleşimin iç dünyamızada oluşturduğu ve her birimizi başka başka etkilediği bu dönemde en iyi edilecek dua şudur: 

"Hasbun Allahu venimel vekil ve nimel mevla ve nimennasir" olmalıdır. 

Özellikle tasavvuf eğilimli olan kişilerin bunu sürekli tekrarlamaları tam bir meditasyon iç rahatlama sağlarken Tasavvuf eğilimi olmayan Muvahhit Müslümanlar ise bu ayetin anlamını düşünerek geriye doğru bakıp "Ne geçmedi ki hayatta, ölüm var " demelerini tavsiye ederim.

20 Mart GÜNEŞ TUTULMASININ BURÇLARA VE YÜKSELENLERE ETKİLERİ

KOÇ: İç dünyanızda depremler olacaktır ve sorgulamadığınız ve sorgulamaya yanaşmadığınız konuları gündeminize alabilirsiniz.

BOĞA: Rutinleriniz ve dostlar konusunda her şeyi gözden geçirebilirsiniz. Bazı dostlukları bitirip yeni çevre edinme isteyebilirsiniz. Eski ideolojik düşüncelerinizi bırakıp yeni felsefeler geliştirebilirsiniz.

İKİZLER: Bu tutulma sizin kariyer ve şöhret evinizde. Kariyer değişiklikleri yapabilir ve şayet ünlü biriyseniz yeni fırsatlar ortaya çıkma ihtimali var olduğunu bilin. Allah bir kapıyı kapatır başkasını açar sözünü kariyerde yaşama ihtimali yüksek.

YENGEÇ: Bu konu eğitim, inanç düşünce sisteminizde değişikliklere sebep olabilir. Eskiden inandığınız ne varsa daha farklı bakış açısı getirebilir başka bir ülkeye taşınma yaşama fikri ortaya çıkabilir yada böyle bir fırsat ortaya çıkabilir.

ASLAN: Uzun zamandan beri elinizde tuttuğunuz yatırım araçlarını özellikle emlak konusunda farklı alanda değerlendirmek isteye bilirsiniz. Ayrıca beklemekte olduğunuz davaların sonuçlanma ihtimalide güçlü. Ölüme ve hayata farklı bakacağınız bir kapıdan girmektesiniz.

BAŞAK: Evli olanlar ve bir işe ortak girmiş olanlar bu tutulmadan sonra evlilik ve iş ortaklığını sorgular duruma gelecektir. Bekar olanlar ise evlilik konusunda daha farklı kriterler oluşturmaya başlar. Ortak iş yapmak isteyen başaklara yeni fırsatlar açılabilir.

TERAZİ: Kasım 2009 ve Ekim 2012 yılları arasında yoğun bir şekilde yaşanmış Satürnlü zor yılların, Ekim 2012 - Aralık 2014 arası yaşanan maddi yansımalarıyla yorgunluğunu hala atamamış olanlar için yeni pencereler yeni iş fırsatları gündeme gelebilir. Bu konuyu iyi değerlendirmelidirler.

AKREP: Aşk hayatında aradığını bulamayan akrepler için yeni başlangıçların arifesi denebilir. Eski düşünceleri ve ağır kriterleri hafifleterek "Nefes Alsın Yeter" moduna kadar düşmese de sevgilide aranan en temel kriter olarak adaletli ve etik biri olması her zaman iyidir. Çocukları olan Akrepler bu tutulmayla evlatları hakkında yeni bir vizyon oluşturabilir..

YAY: Tutulma yaylarda baba ocağı ve aile sorumlulukları konularında yeni gelişmeler ortaya çıkartır. Yeni bir eve taşınma isteği de artabilir.

OĞLAK: Bu tutulma oğlaklarda tarz değişikliğine neden olabilir. İletişimde ve insanlara yaklaşımında oğlaklar yeni bir üslup ortaya koyarlar. Zengin oğlaklar yatırımlarını iletişim alanlarında değerlendirmek isteyebilir.

KOVA: Tutulma Kovalarda maddiyat konularında etki ortaya çıkartır. Kovalar maddiyata ve gelir ediniminde farklı yenilikçi bir kapı aralayabilir. Sıkıntıları olsa da bunu aşabilecek kapının kolunu tutabilirler.

BALIK: Tutulma Balık burcunun son dekanın da gerçekleşmekte ki bu da Balıklarda (Özellikle son haftasında doğanlar) eskinin tamamen yıkılıp yeninin ortaya konmasına yol açacaktır. Balıkların bu değişime ihtiyacı var.

Sevgiyle kalın dostça kalın...